Pınar Gültekin Anısına
Pınar Gültekin ilk değildi, son da olamayacak ve bunu bilmek içimde tarif edemediğim kötü bir his oluşturuyor. Her kayıp ilanına içimizde büyük bir korkuyla yaklaşır hale geldik. Aynı durumu Pınar’ın kayıp ilanında da yaşadım ve çok değil 5 gün sonra haberleriyle açtık gözümüzü... Cemal Süreya’nın da dediği gibi, “kötülüklerin büsbütün egemen olduğu, namussuz bir çağ bu”
Mağdur olan ve öldürülen taraf olmalarına rağmen bu ülkede kadınlar sürekli "haksız" yere öldürüldüklerini ve şiddete uğradıklarını kanıtlamaya çalışıyorlar. Bir kadın cinayeti oluyor ve üstüne bazı hadsizler "orada olmasaymış, böyle bir insanla sevgili olmasaymış, böyle yapmasaymış, mini etek giymeseymiş, tercih etmeseymiş" ve benzeri bir sürü saçmalık sıralıyorlar. İnsanların anlamadığı nokta kimse başka bir insanın hayatına, yaşam tarzına karışamaz. Herkes kendi hayatını özgürce ve istediği gibi yaşayabilmeli. Belki hataları vardır, hepimiz insanız. Fakat ne hata yaptıysa yaptı, siz hiç hata yapmadınız mı? Ya da her hata yapan ölmeli mi? Bu durumdan sonra kiminle ilişkisi olduğu inanın hiç mühim değil. İlişkilerde, taraflar birbirlerine yanlış yapabilir, kırabilir, duygusal olarak yıpratadabilirler. Ne olursa olsun hiçbir koşul, hiçbir neden bir insanın öldürülmesine, şiddet uygulanmasına gerekçe değildir.
Pınar Gültekin, Unutulmayacaksın... Keşke seni böyle tanımasaydık...
Yazıma Albert Einstein'dan bir cümleyle son vereceğim; "Oğullarınıza karşı cinse saygı duymayı öğretin. Gece yarısı evine dönen kadının "aranmadığını" öğretin. Bir kadının omuzuna arkadaş olarak da sarılabileceğini öğretin. Dokunmaktan korkmamasını öğretin. Sevmenin değer verme olduğunu öğretin. Sahip çıkmayla, sahip olmanın farklı olduğunu öğretin. Hiç kimseyi küçük görmemeyi öğretin. Ama bunları önce kendi içinizde ki "çocuğa" öğretin."
Yorumlar
Yorum Gönder